8 Temmuz 2013 Pazartesi

Bazı İnsanlar, Bazen İnsanlar!

Çoook uzun zaman oldu yazmayalı. Bu süreç içerisinde ülkemizin içinde bulunduğu kritik ve zor günler yüzündendi bu kadar ara... En çapulcu halimizle direnmeye devam ediyoruz. Ama hayatımızı da bir yandan devam ettirmeyi öğrendik bu süreçte. İlk 20 gün kitlendim, ama yavaş yavaş bu sürecin uzun ve meşakatli bir süreç olduğunu ve herkesin son derece soğukkanlı olması gerektiğini anladığım için artık direnişimize ve mücadelemize kaldığımız yerden ama hayatın tüm bileşenleri ile devam etmeye karar verdim.


Bu uzun zaman içerisinde neler yaptığım ile ilgili bir post olmayacak bu. Çünkü bol bol çapulculuk yaptım diyebilirim :) Çapulcu olduğumu öğrendiğim andan itibaren ise etrafımda daha önce adını koyamadığım arkadaşlarımın, eşimin, dostumunda asıl adlarını ve kafalarının içlerindeki gerçekleri görmek beni ayrı bir mutlu etti.

Sonuç olarak; bol öğrenmeli, anlamalı, eğitimli ve eylemli bir Haziran ayı geçirdim diyebilirim.

Gelelim bugünlere... Ülkedeki hareketlilik ve farkındalık süreci sanırım insanların hayatında da etkili oluyor diye düşünüyorum. Ciddi bir farkındalık yaşıyorum son 1, 5 aydır, her anlamda... Sadece vatan, millet, siyaset anlamında değil!

Astrologlar ve kahinler demişti de "amaaann, her seneki martavallar" diye geçiştirmiştim. Ama bu olanlar beni bir kez daha bu gök bilimine ve 6. his olaylarına daha da çok inandırdı :)

Dünya, ülken ve hayatın ile ilgili herkesin büyük bir değişim yaşayacağını, farkındalıkların her anlamda artacağını üstüne basa basa söylemişlerdi. Nitekim de öyle oluyor.

Artık bende etrafımdaki uzak veya yakın her insanın benim için gerçekte neler düşündüğünü anlayabiliyorum. Herşeye ve herkese karşı olan farkındalığım en tavan noktasında. 

Artık daha az sinirlenip, daha çok gülebiliyorum olanlara :) Sanırım ÇAPULCU olmak böyle birşey :) Ya da büyümek, bilemiyorum!

İnsanların istedikleri zaman nasıl da dansöz gibi kıvırdıklarını, işlerine geldiği gibi konuştuklarını, canları istediğinde nasıl da gözünün içine baka baka ve gözlerini kaydıra kaydıra, ağızlarını yaya yaya hadsizleşebildiğini, en yakınlarının dahi kendilerini görmeden ve hayatlarını sorgulamadan nasıl da sana saldırabildiğini, güven ve sadakat konusunun nasıl da incecik bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu, bugüne kadar görmezden gelip sustuğun insanların kendi yaptıklarını ve hatalarını yok sayıp nasıl da çirkinleşebildiklerini, ummadığın insanların can, umduklarının ise nasıl da şeytan olabileceklerini, samimiyet duygusunun nasıl da ayaklar altına alındığını, bir insanın en çok nasıl seviyesizleşebildiğini, olaylar karşısında kendisi ile alakası olmayan olaylarda insanların nasıl da futursuz ve "ahlaksızca" konuşabildiklerini, maddiyatın her şeyin önüne geçebildiğini, hatta "insan" olabilemek için saygının ve kan bağının bile yeterli olmadığını, insanların birbirlerini nasıl bir kalemde "harcadığını ve silebildiğini" öğrendim...

Tüm bunların yanında da insanların bunca şeyi yapıp kendilerini  nasıl da akça pakça, dürüst, iyilikten göklere uçacak kadar melek gördüklerine, ufuklarının çooook geniş olduğuna inandıklarına, onların herkesten ama herkesten daha çok mantıklı olduklarına, bir tek kendilerini haklı gördüklerine, çok ama çok herkesten daha çok empati kurduklarını sandıklarına, tek zorluğu kendilerinin yaşadıklarını düşündüklerine, tek onların fedakarlık gösterip bize karşı susup erdemli olduklarına inandıklarına, hatta sadece ve sadece onların fedakarlık yaptıklarına, bu dünyada yaşadıkları her zorluğa rağmen bizden çok daha erdemli olabildiklerini iddia edenlere de şahit oldum ve olduk...

İnsanlar hep kendilerinin en mükemmel, sorunsuz ve hatasız olduğunu kabul edip bir gün de kendilerine çuvaldızı batırdıkları an tüm kavgalar, çekişmeler ve hatta savaşlar bile sona erecek kimse bunun farkında değil. Bu tüm dünyayı, insanları ve benim tanıdıklarımı ele geçirmiş olan pislik "kibir" duygusu bu dünyanın ve insanlığın sonunu getirecek diye korkuyorum.

Ne zaman ki yukarda sıraladıklarımı kendi içimizde hazmedip "en doğru benim!" mantığından uzaklaşır ve karşımızdakini anlamaya çalışır ve "isteseydin yapardın veya "o, şu, bu zaman neredeydin, o zaman konuşsaydın" klişesinden kurtulursak o zaman gerçek insan ve gerçek "mübin" olabiliriz. 

Yoksa kim ne derse desin! 5 vakit Allah'a secde ederek (secde ettiğini düşünerek), senede 30 gün oruç tutarak cennete kombine alacağını garanti sananların vay haline, vay haline...

Önce beyninizdeki kötülükleri silin, vicdanınızın sesine kulak verip ona secde edin ve bence Ramazan'dan önce fesatlık, hilekarlık, yalancılık, iki yüzlülük, dengesizlik, hadsizlik, terbiyesizlik, kibirlilik ve kötülük orucunuzu tutun...

Ne zaman ki bunları yaptınız, lütfen o zaman irtibata geçelim... Onun haricinde zira bu işin boku çıktı... Sizin ve dünyanın "kibir" temposuna ayak uyduramıyorum. 

Yolunuza yalnız devam etmeye hazır olun...

Gözde







Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...