1 Aralık 2014 Pazartesi

Hayat Paylaşınca Güzel!

Düşünsene yalnızsın! Bence delirmenin bir diğer halidir yalnızlık! Ben hayatımdaki her anımı mutluluğumu, sevincimi, üzüntümü, kederimi, gülümsememi birileriyle paylaşmadan bir hayat yaşadığımı düşünemiyorum. 

Hayatındaki yalnızlıkla övünen insanlara hiçbir zaman anlam veremedim. "Yalnızlık Allah'a mahsustur" diye klişe laflar etmeyeceğim, yanlış anlaşılmasın. Her insan kendi içinde biraz yalnızdır, onu kabul ediyorum. Ama seçilmiş yalnızlık bence ayağına beton bağlanıp kendini kör kuyuya attırmış bir hayvandan farksızdır. 


Dikkat edin "seçilmiş yalnızlık" diyorum. Yoksa ailenden uzakta olursun, şartlar onu gerektirir, mecburi ve geçici bir hal içerisindedir, kendini çok yalnız hissedersin ondan bahsetmiyorum. 

Tabii bir de "yalnızlığı seviyorum, bu benim seçimim arkadaş" diyen arkadaşa bir de şunu sormak lazım. Acaba bu yalnızlığı sen mi seçiyorsun, yoksa etrafında seninle birlikte olmaktan zevk almayan, hayatına girdiğin her insanı huzursuz eden ruh halin yüzünden yalnız mı bırakılıyorsun? 

Dediğim gibi yalnızlığın halleri var...

Örneğin; Sevgilimden ayrıldım, çok yalnızım.

Bu hepimizin zamanın birinde belki de tam şuan yaşadığımız anlık ve geçici bir durumdur. Başka bir sevgili buluncaya kadardır bu yalnızlık bunalımı. Zararsızdır!

Örneğin; Annemi babamı kaybettim kendimi terk edilmiş köpek yavrusu gibi hissediyorum. 

Bence bu hayatta hissedebileceğin en acı ve yerine kimseyi ve hiçbir şeyi koyamayacağın bir duygudur. Hayatının sonuna kadar damarlarında hep hissedeceğin bir yalnızlık duygusudur. Ama bu duygu hayatın gerçeğidir. Hepimizin gün gelip yaşayacağı acı bir gerçektir.

Örneğin; Hayatımda kalabalıklar içerisinde yapayalnızım. 

Bu da hafif melankoli ve mükemmeli ararken eksikleri içinde kaybolmuş insan tipi. Hayatında her türlü insan var ama asıl onu memnun edecek asıl onun damarlarından geçerek kalbine dokunacak birine sahip olamamasıdır hayatta. Bu da melankolik bir yalnızlıktır. Geçici olması büyük ihtimaldir.

Ve son örnek...

Ben yalnızlığı seçiyorum,çünkü yalnızken çok iyiyim, çok şahaneyim, ohhh dünya bana güzel!

İşte bu tip yalnızlık "seçilmiş yalnızlık" Bu da en tehlikelisi, böyle biri varsa etrafında oradan koşarak kaç bence. Çünkü bu tipler içlerinde yaşadıkları mutsuzlukları hazmedemeyerek, insan içine çıkmanın onlara zarar vereceğini düşünürler. Kalabalıkları sevmezler,çünkü insanların soruları onları rahatsız eder. Hayatlarında kabullenemedikleri, hazmedemedikleri şeyler vardır. Kompleks hat safhadadır. Herkesin herşeyi iyi ya da kötü onlara batar. Onları da hazmedemezler. Hiçbir şeye, hiç kimseye tahammülleri yoktur. Uzaktan herkesi izlerler, ama kendileri kapalı kutu kalsın isterler. Ama sorsan ben çok mutluyum, disko disko partizane bir hayatları vardır. Çünkü kendilerince yalnızlığı onlar seçmişlerdir. Öyle bir inanmışlardır ki kendilerinin seçtiğine yalnızlığı. Etrafındaki hiç kimse tarafından neden gerçekten sevilmediklerinin, sayılmadıklarının ve yok sayıldıklarının hesabını yapmak istemezler. Küçük dünyalarında mutludurlar. Sosyal hayat onlar için büyük tehlike arz eder. Kendilerini nerede güçlü hissediyorlar ise oradan çıkmak istemezler. Çünkü o dünya dışında kendilerini ifade edebilecek ne özgüvenleri ne de cesaretleri vardır. Ama tabii ki bunların hiç birini kabul etmezler ve etmedikleri gibi herkesi de suçlarlar. Herkese bir kulp bulurlar. Hayatta bir tek onlar haklı, onlar imanlı, onlar iyi kalpli, onlar hoş güzel dış dünyadaki herkes bombok! Bir de böyle irfanlı halleri vardır. Her şeyi en iyi bilen, kusursuz insan portreleri... Bu tip seçilmiş yalnızlığı seçenlerle ne konuşabilirsin, ne bir şey paylaşabilirsin, ne de dost olabilirsin. Sürekli suçlarlar, O aramadı, o bana şunu yapmadı. O bana ne yaptı ki ben ona ne yapayım. Hadi bakalım şimdi o yaşasın. Ben şunu bunu yaşadığımda kimse yanımda yoktu. Bende şimdi onun bunun yanında olamam. Kendilerinden başka kimseyi sevmeyen, fazlasıyla ketum ama bir o kadar da başkalarının hayatlarına meraklı bu seçilmiş yalnızlık yaşayanlar hayatları boyunca yalnız kalmaya ve hatta yalnız ölmeye mahkumdurlar.

Bunlar hiçbir şey vermeden hep almak isteyen kan emici yarasalar gibidir... Hiçbir yaralı parmağa işemez, hiçbir taşın altına elini sokmaz, hiç kimsenin ne mutlu ne mutsuz gününde yanında olmaz. Ama herkesler onunla ilgilensin, hep onu poh pohlasınlar,ağasın, paşasın sen on numarasın, sen olmazsan biz napardık filan demenizi beklerler. 

Sonuç ne olur peki söyleyeyim mi?

Elbette avuçlarını yalarlar... Çünkü ekmeden biçmek Allah'a mahsustur... Önce sevgini, saygını, ilgini, şefkatini, göz nurunu, el emeğini böyle ilmek ilmek ekeceksin ki sonra bak bakalım onlar sana nasıl geri dönüyor... Bak bir dene bunları bakalım öyle yalnız kalabiliyor musun? Bunları yapabilsen öyle yalnızlıklar içinde boğulmazsın. Allah ben şimdi ne yapacağım dediğin anda hızır gibi en sevdiklerini bitiriverir yanında. Ummadığın yerden ummadığın dostların seni mutlu eder, şereflendirir, onurlandırır hayatında.

Bence en büyük şeref ve kıvanç etrafında saygıdeğer ve seni seven insanlarla bir hayat yaşamaktır. Yalnızken mutluyum yalanını kendine söylemeye devam ettiğin sürece mutsuzluğa mahkum kalırsın. 

Ve Allah istediğin kadar el aç, sana hiçbir zaman bu hayatı layığı ile yaşamadığın ve sana değer verenlere yeteri kadar değer vermediğin için seni ömür boyu bitmek tükenmek bilmeyen bir yalnızlığa prangalarla bağlar, bir süre sonra kalabalıkları  istesen de zaten yapayalnız hayatının sonuna kadar devam edersin. 

Çok şükür etrafı sevdiği insanlarla çevrili kalabalığı seven herkese,çok şükür...

Çok şükür bana da,bize de, böyle düşünenlere de çok şükür...

Gözde



Görsel:Pinterest








Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...