Anamızın karnından araba ile doğmadık biliyoruz amma velakin yaşadığın şehir İstanbul ise ve yaklaşık 7 senedir de araba ile sefa halindeysen işte bu dakikadan sonra keyfi olarak sattığın araba senin içine bir evlat acısı gibi çöreklenir...
Yenisi gelmesi için eskisini satmak zorunda kalmayacağımız hayatlar yaşayalım her zaman ama şuan için öyle bir dünyamız yok ne yazık ki... Satacan ki yenisi gelsin... Sattın diyelim... (şekil a 1) biraz bekleyecen ki kafana göresini bulabil...
İşte bu bekleme sürecindeki 7 seneden sonra attan tekmelenerek düşmüş gibi hissettiğin süre... Allah'ım öyle bir haftasonu geçirdik ki size anlatamam!
1.si nereye gideceğimiz tam bir kaostu. Ürettiğimiz komplo teorileri buradan bırak Ankara'yı uzaya yol olur uzaya.
2.si hadi gideceğimiz yere karar verdik. Nasıl gitsek acaba konusu! Taksi, çok yazar, minibüs, ayh kalabalık oluyor binemem, otobüs, inince çok yürüyorsun, metrobüs, olmaz iki vesait ile uğraşamam vs. vs.
3.sü gittik diyelim nasıl döneceğiz? Dönüşte minibüs var mıdır? Giderken iyi, gelirken geç olur, olmaz! Oraya gidicen bir de dönüşte minibüse yürüyecen!
Allah'ım dünyanın dört bir yanında insanların milyon derdi varken bizim haftasonu olan tek derdimizin bu olması ne acı! Bizi nolur çarpma yarabbim diye dua ettim resmen!
Ve size sonucu söylüyorum. Cumartesi Taksim'e gittik. Söylene söylene geri döndük. 45 dakika sarı dolmuş beklemekten ve orada da kalabalığın içinde öflemekten bir halt anlamadık. Napıcamızı bilemeden yürümekten ayaklarım akşam geldiğimde su toplamıştı. (diyorum ya prens ile prensesin kraliyet yaşamının sona erdiği, sefilleri oynadığı dönemin oyuncusuyduk resmen haftasonu, kül kedisinin arabasının kabağa dönüştüğü andaki havasının söndüğü an bizim psikolojimizi özetleyen tek andır!) :)
Pazar günü de evde oturmak nedir bilmeyen biz, yine akıllanmadık bu sefer de sanki bütün günümüzü Yeşilköy'de geçirebiliriz diye oraya doğru yollandık. Ama tek farkla, taksiyle!
Amaç sahilde bir yürüyüş, ardından bir yemek sonra da bir dondurma ile günü sonlandırmaktı. Ama Galatasaraylıların şampiyonluk sevinçlerini yüreğimizi kaldırmaz hatta hazımsızlıktan oracıkda hık hık diye gideriz diye köyümüze popomuza bakaaaa bakaaaa geri döndük.
Ve eve geldiğimizde balkonda Kemal'le oyuncakları ellerinden zorla alınmış iki çocuk gibi hayıflanarak zıbardık. Neyse ki Hıdrellez'in enerjisi bizi biraz kendimize getirdi de insan olduğumuzu hatırladık!
Yani anlayacağınız bu aralar çok derdimiz var çoookkk!
Allah'ım bizi çarpma, nolur!
Gözde