31 Ocak 2013 Perşembe

Öleceksem Porto Şarabı İçen Alabalıklar Gibi Öleyim, Böyle Değil!

Sevgili blogum ve beni takip eden sevgili takipçilerim... 
Son 1 haftadır içinde bulunduğum saçma sapan bir hastalık yüzünden kafamı gözümü açamıyorum. Neredeyse yarım aydır post giremediğimi fark ettim bugün. 
Zaman ne hızlı geçiyor yahu...!


Son zamanlarda yaşadığım hastalıklar, fark edişler, serzenişler, öfkeler ve sevinçler... 

Hepsi birer ders niteliğindeydi. Ama ben dersimi aldım, kabulümdür. Ya yakamı bırak git ya da ne yapacaksan yap bir an önce de kurtulayım diye dualarım hep...

Fazla yazamayacağım... Birkaç güne daha iyi olur toparlanırım diye ümit ediyorum... 

Size son günlerimi  ancak şöyle özetleyebilirim...

Hayatım, sözlerini bilmediğim Türkçe sözlü hafif batı müziği bu sıralar...

Anlayacağınız kayış koptu kopacak :)

Biraz da Ferhan Şensoy kafasındayım da diyebiliriz :)

Bugün de evden çıkasım yok,
Telefonumu açasım yok, 
Rakımız var içesim yok,
Acelem var koşasım yok,
ca cup bab cup bab cubab...

Bilmem anlatabildim mi ???
 :) (:

En yakın, en sağlıklı ve en mutlu zamanda görüşmek dileği ile...

Gözde

16 Ocak 2013 Çarşamba

Hayatın Ortasından, Göbeğinden veya İçinden Bir Post!

Ben bugün yine çemkirme günümdeyim. Millet bloguna daha çok haber değeri olan şeyler koyarken ( onu giydim, onu aldım, o ne giymiş, o ne çıkartmış gibi) ben arada hayatın sadece bunlardan ibaret olmadığını düşündüğüm ve bu blogu açarken tanımına bile yazdığım şeyi savunuyorum.

Hayat başkalarına nasıl göstermek istediklerinden ibaret değil!


 Koca bir gerçek var içinde... 

Sosyal medya hesabından çok ağlama duvarı gibi gördüğüm twitter ve facebook sayfalarını bu ve bunun gibi farklı şekillerde kullananlara ilk lafım...

Özellikle de facebook alemindekilere... Bu tipler ikiye ayrılır.
Birinci tiplerin facebook sayfaları vardır. Aslında mütemadiyen oradadırlar. Ama kendileri dışında her şeyi paylaşır, beğenir ve yorum yaparlar. Kendi fotoğraflarını koymazlar, kendileri ile ilgili hiç bir şeyi paylaşmazlar ama 3. kişilere karşı inanılmaz hassasiyet gösterirler...

İkinci tipler ve bana göre en tehlikeli olanlar ise facebook sayfaları vardır yine... Ama facebook sayfalarında sürekli bir şeyler paylaşırlar... Bunun deli gibi beğenilmesini arzularlar. Kendileri ile ilgili birileri bir şey paylaşsın filan isterler. Ve herkes ne paylaşmış, nereye gitmiş, kimleymiş, "aaa şuna bak fıtı fıtı fıtı" konuşurlar. Ama karda yürür izini belli etmezler... Ne kendileri ile ilgili olanları veya olmayanları beğenirler, ne de yorum yaparlar... Facebook'da paylaşmıştım dersin. "aaa görmedim ben pek girmiyorum" der. Ama senin fotoğrafını yüklediğin an ilk görenler arasındadır oysa ki!

İşte bu her iki tipe ama en çok ikincisine ifrit oluyorum. Onlara şunu diyorum: Fesatsınız, kıskançsınız ve inanın facebook'daki pati izlerinizi ben dahil herkes görüyor. Yemiyoruz canım "aa ben görmedim, facebook'a çok girmiyorum ki" ayaklarınızı haberiniz ola...

Gelelim diğer mevzulara... Ben bazen etrafıma bakıyorum da bir çok insanın yüzündeki maskeleri göre göre sesimizi çıkartmamaya alıştığımızı fark ediyorum. Sanki herkes herkesin ne kadar iğrenç, pislik ve iki yüzlü olduğunu biliyor da susuyor gibi... Ne sankisi gayet öyle!

Bunu yapanlar bende dahil; dost dosta, iş arkadaşı iş arkadaşına, gelin kaynanasına, kaynana geline, koca karısına, karısı kocasına, anne baba evladına, evladı annesine babasına, komşu komşusuna... filan bu listeyi istediğiniz kadar uzatın.

Yalan mı? 


Herkes son yıllarda kibar kibar laf sokup kaldığı yerden muhabbete devam etmeyi öğrendi, öğrendim! Hepimiz bildiğiniz kafayı yedik haberimiz yok!

Aslında nefret de etsen, güvenmesen de, hoşlanmasan da, istemesen de sanki mecburmuşuz gibi küslük yok kakara kikiriye devam... Eskiden küsülürdü. Herkes daha şerefliydi. Senelerce konuşulmaz, ancak ölüm kalım olacak da öyle bir araya gelinirdi. Ama kimse de kimsenin arkasından bu kadar konuşmazdı. Küsülür ve orada kalırdı. Ama yok şimdi küsmüyoruz. Olur ya belki bir gün bir işimde lazım olur hesabı... Kaynana der ki geline küsmiyim yaşlılığımda bana baksın, iş arkadaşın der ki küsmiyim belki birini alt etmede işime yarar. Ya da zor da kalırsam işimi gördürürüm. Hep bir çıkar gönül ilişkisi var... Ya da benim etrafımda böylelerinden çok var... 
Yani sorun sende değil bende... -mi-?

İşi düşünce, sevgilisi terk edince, parası bitince, yurt dışı seyahatini veya aldığını, onu şunu bunu anlatmak isteyince, canı sıkılınca, işi olmayınca, görüşecek başka kimsesi kalmadığında veya senin becerikliliğinden faydalanmak isteyince, seni kullanmak isteyince, sorumluluktan kaçmak isteyince arayan soran ve yakınlık derecesi o zaman aklına gelen insan tiplerinden de nefret ediyorum-ediyordum ki bu tipler yüzünden bende zaman zaman böyle davranmıyor değilim!

İnsanlığın bu derece bataklığın üzerinde zevk-i sefa yapmaya bayılmasına şaşırmıyorum artık.
Sadece bunları yaşayan ve bilincinde olan 27 yaşında bir kadın olarak utanıyorum ve tahammülümün kalmadığını görmek bana "aman Allah'ım bir ömür böyle sürekli tetikte nasıl geçer" dedirtiyor...

Bu beni kullanıyor, bu  beni kıskanıyor, bu bana yan baktı, bu bana böyle yaptı bende ona böyle yapacağım da anlasın filan bu ne yaaa???


Böyle sürekli bir stratejik planlar, acaba öyle mi böyle mi terazisinde mevzuları tartmalar filan...

Hayat gerçekten de sadece onu giydim, yedim, içtim, aldım, yaptım, gezdim, tozdumdan çok daha fazla aslında da... Niye bu kadar yok sayılıyor oraya takığım...

Ama bu kadar sorgular sorgular sonra da "bu ırmağın suyunu ben mi değiştireceğim canım, amaaannn" deyip geçerim ne yapayım?

Ama sadece bir gün tüm bunları özetleyen bir pankartla gezeceğim boynumda...

"Ben salak değilim, bana ne gözle baktığını iyi biliyorum, anlıyorum ve farkındayım. 

Susuyorum çünkü ben de günün birinde seni kullanacağım, nabeeerrrr? " gibi...

Gözde


15 Ocak 2013 Salı

Düğün Hikayesine Az Kaldı...

Üzerinden 7 ay geçtikten sonra aklım başıma geldi... O da dün akşam... Oha 7. ayımızı doldurduk diye konuşuyorduk... 

Tarih 14 Haziran 2012... 


Vay bea filan derken aklıma o süreçte yaşadığım çılgın anılarım geldi ve yazmaya karar verdim... Ama öncesinde biraz kafamda toparlamam gerekiyor sanırım :)

Ve yarım yıl olmuşken biz hala düğün fotoğraflarımızı almadık. Neyse ki onlarda bu hafta elimize geçiyorlar...

Ama ben size bir kolaj çalışması yaptım önden... Evet bu güzel yazı dizisi fikri beni heyecanlandırdı... Hem yaza doğru geri sayıma başladığımız kışın ortalık yerinde 2013 gelinlerine de belki bir faydam olur, belli mi olur :)

Haydi bakalım, hayırlısı :)

Gözde

14 Ocak 2013 Pazartesi

Geçtiğimiz Günlerde Neler Oldu Neler!

"Öyle bir hafta geçirdim ki size ne anlatmakla biter, ne de yazmakla" diyip hadi eyvallah diyormuşum! :) 
Elbette hayır! 


Kendimi anlatmayı pek sevmem, ama yazma konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim!

Bir haftaki... Ne hafta... Siz deyin kar altında, ben diyim ev hapsinde, siz diyin çok yoğun, ben diyim kıvrım kıvrım sancılı...

Ne anladınız? Kayahan şarkıları gibi oldu, pek kafiyeli :)

Geçtiğimiz günlerde ne gelenimiz bitti, ne gidenimiz, ne hastalığımız bitti, ne de ekşınımız! 

Sevdiğim arkadaşlarımın biri geldi diğeri gitti, anneannemle dopdulu günler, deprem, kar, işler vs. vs...


Şunu fark ettim yazının başından beri başlık ve spot veriyorum sürekli. 
Metin ve içerik bomboş :) Fonu da kar resimleri süslüyor...

Olsun, benim için en flashını anlatacağım da ondan böyle uyduruk yazdım buraya kadar...

Günlerden Salı ve karın İstanbul'u esir aldığı geceydi... Ben evden çıkmayan bir insan olarak Kemal'e bildiğiniz yalvardım 10 dakika karda oynayayım diye... 

Madem öyle sıcak ateşin karşısında bir sahlep iyi gider dedik, dışarıdaki soğuğa inat yüzümüzü yakan ateşin karşısında sahleplerimizi pek bir keyifle içtikten sonraaaa...

Ve sonuç! 
Böyle karda sevimli sevimli çılgınlar gibi hatta çocuklardan beter bir şekilde oynadık. Kah karları ağzımızla yakalamaya çalıştık, kah yollarda kaydık... 

 
Aman efendim ne eğlendik ne eğlendik ha ha ha, kih kih kih filan diyerek eve girdik. Birde ne göreyim; elime bir baktım, alyans uçmuş!

Alyansını sadece 15 dakikalık kar topu zevki için kaybeden benden başka var mıdır şu atmosferde? 
Vardır, vardır... Vardır dimi ya? :((

Neyse, aradık taradık bulamadık. Ve sonunda göze geldik anam biz, büyü mü vardı acep, helal malsa geri döner gibi babaanneye bağlama durumlarından sonra durumu öğrenen annem dua adakları bile adadı... 

Alt tarafı bir alyans için kurban adayacaktık az kaldı. Biz ailecek bu tip şeylere çok önem veririz. Parası değil maneviyatı mantığı var sülalemde.

Ben içten içten zaten sıkılmıştım yenisini almak için gündoğdu diye sevinirken, Kemal karların eridiği gün olay mahaline gitmiş ve alyansın kabak gibi oracıkta bizi beklediğini bana telefonda çığlık çığlığa bildirdi...


Yalandan sevindim... 
İtiraf ediyorum çok sevindim :)


Tabii bu sevinç mi hüzün mü belli olmayan resim yüzüğümün akıbetini bilmeden önceki şuursuz halim :)


Meğer ne de bağlanmışım 1,5 yıllık yüzüğüme:)) Bu haftanın en patlak ve manyak olayı olarak tarihe geçti. Annem ise ettiği ve adadığı duaların kabul olması nedeni ile havalara uçtu. 

Allah'ım sen bu minnacık şeylerle mutlu olan kullarını gör de ona göre muamele et işte ne diyim daha bilmiyorum ki!

Gözde




12 Ocak 2013 Cumartesi

Şık, Zarif ve Rahat Bir Gelin Eşittir White and White!

Kısa bir süre önce bu sancılı süreci atlattığım için çok iyi bilirim ki gelinliğini yaptırdığın yer insanın hayatındaki en önemli olan o gündeki kaderini belirliyor... Çünkü ister ne istediğinizi bilerek gidin ister bilmeyin. Sizi doğru yönlendiren, güven veren ve rahatlatan birileri yok ise karşınızda sonuç fiyasko olacaktır, kaçış yok!


White and White çok sevdiğim ve kendimi koşulsuz şartsız teslim edebileceğim harika bir moda evi... Niçin benden sonra böyle bir yer yaptınız diye çirkefleşmiyor değilim... Bu güzelliklerden ben faydalanamamış olsam da 2013 yazının gelin adaylarının çılgınlar gibi hazırlık yaptıkları şu dönemlerde bu güzel ve güvenilir adresi sizinle paylaşmaktan gurur duyuyorum :)


İçeri girer girmez sizi bu minik yer içine çekiyor. Her yer aynı bir gelin gibi bembeyaz... Minik bir mekan olmasına rağmen yarattığı duygu çok ama çok ferahlatıcı...


Herşeyden önce yüzlerinde kocaman bir gülümseme ve sizler için en doğrusunu yapabilmek adına herşeyi yapacak insanlarla karşı karşıyasınız...


Sizin tek yapmanız gereken beyaz pufidik koltuğa geçip arkanıza yaslanmak ve kendinizi bu tatlı ve samimi kişilere teslim etmek...


İsterseniz sizin istediğiniz modeli, isterseniz ise sizin için özel olarak çizilmiş modeli veya kafanızdan geçen fikirleri özgürce paylaşarak harika bir gelinlik yaptırabilmenin keyfini doyasıya yaşayacağınızdan emin olun!


Bugüne kadar yüzlerce gelin ve gelin adaylarının en özel günlerine en zarif ve şık bir şekilde imzasını atan White and White modaevi gelinlik dışında; Wedding stylish  design, nişanlık ve gece elbisesi tasarımları ile de oldukça iddialı!


Bu güzel, şirin ve buram buram kalite kokan modaevinin iletişim bilgileri ise;
 
White and White Modaevi
 Dream Designer / Burcu Bozkuş
Söğütlüçeşme Caddesi , Metiner Apt., Reşitpaşa Mahallesi No: 127 Daire: 5 34085 Kadıköy İstanbul-Türkiye 
Tel: 0(216) 550 09 38 


Gözde

11 Ocak 2013 Cuma

Bir Blogger Olan Used - Look'un Moda ile Dolu Evi!

Bugün sizinle yeni evli, şapka tutkunu, biraz çılgın, ama çok zeki bir kadın olan blogger used-look'un zevkle döşenmiş evinden kareler paylaşıyorum :)

Kalemi güçlü, zevkli seçimleri ile dünyaya baktığı farklı bir çerçevesi olduğuna inandığım çok sevdiğim used-look'un evinde gezerken hemen hemen her yerde modaya dair birşeyler bulmanız mümkün...

Modayı çılgınlar gibi seven ve yazmadan duramayan arkadaşım evini sizlerle paylaşmama izin verdiği için öncelikle buradan teşekkürlerimi sunarım kendisine :)

Evvet, fazla söze gerek kalmadan başlayalım gitsin!

Eve girdiğiniz anda sizi karşılayan harika bir duvar yazısı ile karşılaşıyorsunuz. Bu duvar yazısını Alışveriş Cini'nin blogunda gören ve çok beğenen used-look evinin girişine bu duvar yazısını yapıştırmış...  


Evin en çok ilgi göreceğine inandığım giyinme odasını en sona bırakıyorum... :) 
Biraz meraklanın bakalım...

Buradan salona geçiyoruz ve bizi büyük ferah salonun içinde açık yeşil ve mor modern koltuklar karşılıyor... 


Televizyon ünitesi ve sıra dışı tasarıma sahip kitaplık da salonun diğer şık detayları arasında... 
Özellikle ben kitaplığa ba-yıl-dımmm!


used-look'un moda dışında vintage tutkunu bir arkadaşım olduğunu söylemiş miydim? Evdeki aksesuarlar buram buram nostalji kokuyor bu yüzden. Hepsi tek ve her yerde göremeyeceğiniz türden. Çok aksesuar yerine az ve öz kullanmayı tercih etmiş. Ve bence harika duruyor :)


Evin her köşesinde modaya dair birşeyler bulabilirsiniz demiştim! :)


Muhteşem bir dergi arşivi... Bu buz dağının görünen kısmı... 
Bir bu kadar da dağın arkasında var diyebilirim :D


Yemek masasının bulunduğu bölümde ise bu tablolar resmen sanat eseri... Bu tabloların sahibi ise used-look'un babası...


Evin her alanında hissedilen sadelik ve dinginlik yatak odası için de geçerli... Karmaşıklıktan uzak, huzur bulmak için çok müsait bir ortam... Tam uyumalık :)


Makyaj masası ve şifonyer ile özellikle ayna bölümü de sadeliğe asaletleri ile eşlik ediyorlar...


Veee used-look'un "evin en çok sevdiğim alanı" dediği giyinme odası karşınızda!

Tavandaki aydınlatmaya dikkat!


Bu odanın yıldızları şapkasız dışarı çıkmayan used-look için elbette envai çeşitte ve kaç tane olduğunu sayamadığı şahane şapkaları :)


Ve daha çok...


Bu alanda "vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorum" diyen used-look'un kıyafet konusundaki bol seçenekli gardırobu gerçekten göz kamaştıracak türden :)


 Eşiyle paylaştığı bu kocaman giyinme odasında onun için de bir alan ayrılmış tabii ki :)


En sonunda ise birbirinden renkli ve şık seçeneklerle dolu olan çantalar...


Özetle bu evi ben çok ama çok sevdim. Bazen bir eve girerseniz ve o eve daha önce defalarca gelmiş gibi hissedersiniz ya, işte tam olarak bu! 

Bana bunu yaşatan arkadaşım used-look'a tekrar teşekkür ediyorum... :)

Salon ve Yatak Odası
Mimar Mert Ozan Tasarımı
 Giyinme Odası
Arkitek - Mimar Azmi Çırpıcı

Gözde

3 Ocak 2013 Perşembe

Londra Büyük Beden Moda Haftası!

Sanki tüm moda festivalleri 0 bedenler için yapılmış diye isyan ediyorsanız ve büyük bedenim arkadaş bana da festival de festival diye tutturuyorsanız alın size festivalin kralı!


Büyük beden modası dünya da gün geçtikçe şişmanlayan kadınlar yüzünden daha çok önem kazanmaya başlamış bulunuyor. Bu durumdan mütevellit Londra'da 15-16-17 Şubat tarihleri arasında çılgın bir moda haftası düzenlenecek.

Sizde büyük bedenseniz ve bu senenin büyük beden modasını merak ediyorsanız işte buraya buyurunuz...



Bakınız, inceleyiniz, kendinize yakışanı bulunuz... Ama büyük beden olarak asla asla ve asla streç elbise giymeyiniz! 

Noluurrr!

Gözde

 


Hey Seni Gidi Düttürü Dünya!

Gaz ve toz bulutu sıkışıyor, sonra dünya oluşuyor. Eşşekler ile atlar çiftleşiyor, katır oluyor. Üzümden sirke, şarap, pekmez ve pestil oluyor. Yani bir meyveden reçel, turşu, tatlı, tuzlu her bişey oluyor.


Ama bir tek benden bi halt olmuyor sanki!

Benden bir tane daha olsa sokağın karşısındaki bakkalı bile ele geçirebilirim oysa ki!

Nokta.

Gözde
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...