26 Mayıs 2017 Cuma

Olmak Ya Da Oldurmak...

Buralar ara sıra uğradığım yer oldu...

Her zaman olduğu gibi çok şey yapmak isteyip istediklerinin sadece yarısını yapabilenler arasındayım. 

Bu durum için yakın çevrem bana ayran gönüllü der! Ama halbuki ben çok şey yapmak isterken her şeye yetişemeyip kafamın içindekilere laf anlatmaya çalışırken ömrünü çürütenler listesinin ilk sırasına adayım!

Şimdi size hemen gerçekleşmesini arzuladığım şeylerimi saysam beyniniz error verir!


Neyse, sonuç olarak sene de bir de olsa ara sıra da olsa gönlümün efendisi caaanım bloguma yine yağmurlu bir günde geri dönmek ve içimi dökmek istedim.

Şuan en sevdiğim şehrin, en sevdiğim sokaklarından birinde, en sevdiğim işin sahibi olarak ve en güzel dekore edilmiş bir ofisinde bu satırları yazmaktayım! (bu konuda pek mütevazi olamıcam!)

Ayrıca artık burada yazarken imla kurallarına da dikkat etmicem!

Evet, etmicem banane!

Ben çok sıkıntılı olduğum zamanlarda yazarım, çok kızdığım, çok sevindiğim, iyikilerimin çoğaldığı zamanlarda, kahretsinlerimin devleştiği günlerde yazarım. Bir de böyle bugün olduğu gibi hiçbir şey yokken yazarım. Öylesine... Sırf yazmak için.

Sırf klavyenin tuş seslerinin en hızlı ve en yoğun olduğu halini duymak için. Bana bu klavyelerin hızlı yazımdaki tuş sesleri yağmurun yere vuruş sesi kadar romantik gelir! Çok ciddiyim. Hasta diyin, kafayı yemiş diyin! Ne derseniz deyin!

Ben bir süre yazmayınca kendimi özgürlüğü kısıtlanmış kuş gibi hissediyorum. Sağa sola çarpasım geliyor kendimi. Değişik bir duygu. Ne iş yaparsam yapiyim bu durum bende ömrümün sonuna kadar baki kalacak.

İlk fırsatta bir kitaba başlamaya karar verdim.
Bunu da buraya yazayım da sözümden dönme şansım olmasın :)

Bloga sene de bir yazı ekleyen ben kitabın son cümlesini de herhalde son nefesimi verirken ekler noktayı koyarım diye düşünüyorum! :)

Yok, yok bu erteleme ve çok şey yapayım derken hiçbir şey yapamama durumuna derhal son vereceğim merak buyurmayın çünkü gerçekten artık her anlamda harekete geçme zamanıdır benim için.

Geçtiğimiz bunca ay neler oldu derseniz... Şöyle özetlerim!
Sevinç, şaşkınlık, hayal kırıklığı, şüphe, inançsızlık, stres, sıkıntı, kızgınlık, kırgınlık, öfke, hüzün, mutluluk, heyecan, gurur, affetme, rahatlama, özgürlük, sakinlik, sadelik, huzur, sevgi ve boşvermek!

İşte tüm bu duyguları buraya en son satırı yazdığım günden bu yana yaşadım. Diyeceksiniz ki ne var bu saydıklarını her gün herkes yaşıyor. Evet, doğrudur. Ama bazı zamanlar vardır bazı şeyleri anlarsın. Anlayarak yaşarsın. Ya da doğru kelimeyi buldum! Farkındalık! Heh cuk oturdu. Farkındalığın artar. Benim öyle oldu. Artık 30 yaşın kerameti mi bilinmez ama birçok şeyin neden, nasıl ve niye olduğunun farkındayım. 

Şu saatten sonra kimse beni kolay kolay kandıramaz! Boşuna demiyorlar bir kadının en güzel çağı 30'lu yaşlarıdır diye. Hem hala genç hem de artık aklı başında!

Hayat bize hep farkında olabilecek bir zihin versin. Olumsuzluklara karşı duruşumuz hep çok net olsun! Bu sıralar spiritüel konulara pek merak sarmış durumdayım ve okuduğum kitapta şöyle diyor...

"Hep başkalarının kul hakkına girmekten korkarız... En önemlisi kendi kul hakkımıza girmemektir!"

İşte tam olarak bu noktadayım! 

Kendi kul hakkınıza girmediğiniz bol dualı ve huzurlu ramazanlar diliyorum...

Gözde

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...