16 Ocak 2013 Çarşamba

Hayatın Ortasından, Göbeğinden veya İçinden Bir Post!

Ben bugün yine çemkirme günümdeyim. Millet bloguna daha çok haber değeri olan şeyler koyarken ( onu giydim, onu aldım, o ne giymiş, o ne çıkartmış gibi) ben arada hayatın sadece bunlardan ibaret olmadığını düşündüğüm ve bu blogu açarken tanımına bile yazdığım şeyi savunuyorum.

Hayat başkalarına nasıl göstermek istediklerinden ibaret değil!


 Koca bir gerçek var içinde... 

Sosyal medya hesabından çok ağlama duvarı gibi gördüğüm twitter ve facebook sayfalarını bu ve bunun gibi farklı şekillerde kullananlara ilk lafım...

Özellikle de facebook alemindekilere... Bu tipler ikiye ayrılır.
Birinci tiplerin facebook sayfaları vardır. Aslında mütemadiyen oradadırlar. Ama kendileri dışında her şeyi paylaşır, beğenir ve yorum yaparlar. Kendi fotoğraflarını koymazlar, kendileri ile ilgili hiç bir şeyi paylaşmazlar ama 3. kişilere karşı inanılmaz hassasiyet gösterirler...

İkinci tipler ve bana göre en tehlikeli olanlar ise facebook sayfaları vardır yine... Ama facebook sayfalarında sürekli bir şeyler paylaşırlar... Bunun deli gibi beğenilmesini arzularlar. Kendileri ile ilgili birileri bir şey paylaşsın filan isterler. Ve herkes ne paylaşmış, nereye gitmiş, kimleymiş, "aaa şuna bak fıtı fıtı fıtı" konuşurlar. Ama karda yürür izini belli etmezler... Ne kendileri ile ilgili olanları veya olmayanları beğenirler, ne de yorum yaparlar... Facebook'da paylaşmıştım dersin. "aaa görmedim ben pek girmiyorum" der. Ama senin fotoğrafını yüklediğin an ilk görenler arasındadır oysa ki!

İşte bu her iki tipe ama en çok ikincisine ifrit oluyorum. Onlara şunu diyorum: Fesatsınız, kıskançsınız ve inanın facebook'daki pati izlerinizi ben dahil herkes görüyor. Yemiyoruz canım "aa ben görmedim, facebook'a çok girmiyorum ki" ayaklarınızı haberiniz ola...

Gelelim diğer mevzulara... Ben bazen etrafıma bakıyorum da bir çok insanın yüzündeki maskeleri göre göre sesimizi çıkartmamaya alıştığımızı fark ediyorum. Sanki herkes herkesin ne kadar iğrenç, pislik ve iki yüzlü olduğunu biliyor da susuyor gibi... Ne sankisi gayet öyle!

Bunu yapanlar bende dahil; dost dosta, iş arkadaşı iş arkadaşına, gelin kaynanasına, kaynana geline, koca karısına, karısı kocasına, anne baba evladına, evladı annesine babasına, komşu komşusuna... filan bu listeyi istediğiniz kadar uzatın.

Yalan mı? 


Herkes son yıllarda kibar kibar laf sokup kaldığı yerden muhabbete devam etmeyi öğrendi, öğrendim! Hepimiz bildiğiniz kafayı yedik haberimiz yok!

Aslında nefret de etsen, güvenmesen de, hoşlanmasan da, istemesen de sanki mecburmuşuz gibi küslük yok kakara kikiriye devam... Eskiden küsülürdü. Herkes daha şerefliydi. Senelerce konuşulmaz, ancak ölüm kalım olacak da öyle bir araya gelinirdi. Ama kimse de kimsenin arkasından bu kadar konuşmazdı. Küsülür ve orada kalırdı. Ama yok şimdi küsmüyoruz. Olur ya belki bir gün bir işimde lazım olur hesabı... Kaynana der ki geline küsmiyim yaşlılığımda bana baksın, iş arkadaşın der ki küsmiyim belki birini alt etmede işime yarar. Ya da zor da kalırsam işimi gördürürüm. Hep bir çıkar gönül ilişkisi var... Ya da benim etrafımda böylelerinden çok var... 
Yani sorun sende değil bende... -mi-?

İşi düşünce, sevgilisi terk edince, parası bitince, yurt dışı seyahatini veya aldığını, onu şunu bunu anlatmak isteyince, canı sıkılınca, işi olmayınca, görüşecek başka kimsesi kalmadığında veya senin becerikliliğinden faydalanmak isteyince, seni kullanmak isteyince, sorumluluktan kaçmak isteyince arayan soran ve yakınlık derecesi o zaman aklına gelen insan tiplerinden de nefret ediyorum-ediyordum ki bu tipler yüzünden bende zaman zaman böyle davranmıyor değilim!

İnsanlığın bu derece bataklığın üzerinde zevk-i sefa yapmaya bayılmasına şaşırmıyorum artık.
Sadece bunları yaşayan ve bilincinde olan 27 yaşında bir kadın olarak utanıyorum ve tahammülümün kalmadığını görmek bana "aman Allah'ım bir ömür böyle sürekli tetikte nasıl geçer" dedirtiyor...

Bu beni kullanıyor, bu  beni kıskanıyor, bu bana yan baktı, bu bana böyle yaptı bende ona böyle yapacağım da anlasın filan bu ne yaaa???


Böyle sürekli bir stratejik planlar, acaba öyle mi böyle mi terazisinde mevzuları tartmalar filan...

Hayat gerçekten de sadece onu giydim, yedim, içtim, aldım, yaptım, gezdim, tozdumdan çok daha fazla aslında da... Niye bu kadar yok sayılıyor oraya takığım...

Ama bu kadar sorgular sorgular sonra da "bu ırmağın suyunu ben mi değiştireceğim canım, amaaannn" deyip geçerim ne yapayım?

Ama sadece bir gün tüm bunları özetleyen bir pankartla gezeceğim boynumda...

"Ben salak değilim, bana ne gözle baktığını iyi biliyorum, anlıyorum ve farkındayım. 

Susuyorum çünkü ben de günün birinde seni kullanacağım, nabeeerrrr? " gibi...

Gözde


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...